Bu Blogda Ara

14 Ağustos 2015 Cuma

BACKPACKERS!!! Sırt Çantalı Yolculuk Notları...

İzmir'den güneye doğru sırt çantalarımızı hazırlayıp 2 arkadaş yola çıkıyoruz. İlk durağımızın Bodrum olacağına karar veriyoruz. Sonrası "Allah Kerim!" Rezervasyon yok, plan yok. Herşey vardığımız yerde ettiğimiz sohbetlerde bir plana dönüşüyor. 

Bodrum otogara iniyoruz ve kendimi iki üç kez "Evvveeeetttt!" deyip devamını getiremezken buluyorum. Çünkü ortada hiç bir plan yok. En iyisi birşeyler yiyelim zihnimiz açılır deyip kendimizi Çakır Ali'de buluyoruz. Dönerleri yerken biraz araştırma yapıyoruz ve sonrasında orası burası dolaşırken merkezdeki pansiyonumuz "Menekşe Pansiyon"u buluyoruz. İlk gün merkezden denize giriyoruz. Kef Beach'deyiz. İkinci gün ise Türkbükü'ndeyiz. Harika bir koy, birbirinden güzel plajlar... Yüzmelere doyamıyoruz. Bir akşam Sünger Pizza'da yiyoruz; Sinem BALIK ÇORBASI'nın harika olduğunu söylüyor; benim yediğim pizza da fena değil. İkinci gün arkadaş ve internet yorumları bizi ARKA PIZZERIA'ya götürüyor. Çok sıcak karşılama, iştah açan harika bir sarımsak kokusu, gülen yüzlerimiz ve müthiş lezzetli bir pizza oradan hep hatırlayacaklarımız.


7 Ağustos Cuma Bodrum'dan Kos'a geçiyoruz. En son Eylül 2011'de buraya gelmişim. Şimdi dört yıl sonra yine Kos'dayım. Jasmine diye bir apartda kalıyoruz. Fiyatı temizliği konumu çok güzel. İlk gün Paradise Beach'deyiz. Otobüs ile 45 dk.'da ulaşabiliyorsunuz. Cumartesi ise tekne turu yapıyoruz. Kalymnos, Pserimos ve Plati duraklarımız. Pserimos'da da deniz güzeldi ama Plati Yunanlıların deyimi ile "Kataplhktikh!!!" yani şahaneydi. Kristal berraklığında bir denizde yüzdük ve büyülendik.


Kos sonrasında 16.30 feribotu ile dönüp 17.30 civarı Bodrum'a ulaşıyoruz. Halk plajında denize girip serinleyip hemen ev yemeği arayışına giriyoruz. Ali Dokasan Sakallı Restaurant imdadımıza yetişiyor. Oh! Ev yemeği! Bamya ve mercimek çorbası gerçekten lezzetli...


Ve 5 saatlik bir yolculukla son durağımız Fethiye'ye ulaşıyoruz. İlk konaklama hikayemiz biraz tatsız, rutubet kokusundan zar zor uyduğumuz bir gecenin ardından sabah o otelden kaçarak uzaklaşıyoruz. Çantalar sırtımızda Hisarönü'nden Ölüdeniz'e harika bir manzara eşliğinde 5 km. kadar yürüyoruz. Bir yandan da Küflü Otel geyikleri yapıyoruz. Ölüdeniz'de buluduğumuz ve bir önceki deneyimimizden sonra bizde 5 yıldızlı otel etkisi yaratan Türk Otel'de kalıyoruz. Ve Ölüdeniz macerasına hazırız!!!

İlk gün yine bir tekne turu yapıyoruz. İlk durak Kelebekler Vadisi. Deniz ve vadi büyüleyici... Birbirinden harika koylarda yüzmek harika. 

Ölüdeniz'deki ikinci ve son günümüzde o güne yakışır nitelikte birşey yapıyoruz. JEEP SAFARI'ye gidiyoruz ve çok eğleniyoruz. Su tabancaları elimizde sabah jeeplere atlıyoruz. Yaka köy senin Saklıkent benim dolaşıyoruz. Ve bu sırada Jeep'ten Jeep'e, köylülerle, çocuklarla hemen herkesle su savaşı yapıyoruz. Çocuklar gibi şen; mutluyuz. Sanırım bütün gün birbirimizi ıslattık ve inanılmaz güldük. Bütün günü bir jeepin üzerinde ıslak geçirdik ama Sinem de ben de hem suyu hem de eğlenceyi çok sevdiğimiz için bu turda bu işin en çok tadını çıkaranlardandık. 

Son durak GİZLİ ŞELALE! Gerçekten görülesi. Şelalede olmak, şelalenin altına girmek, ortam, sesler, renkler, herşey bizi büyülüyor. Dönmek istemiyoruz. 

Ölüdeniz'de yemek noktalarımız ZUCCA ve JADE TERAS. Özellikle Jade Teras'a bayılıyoruz.  


Bu turu, "WHAT IS NEXT? deyip bitiriyoruz. Muhtemelen kısa zaman içinde göreceğiz çünkü biz bu sırt çantalı yolculuk işini sevdik"

Son olarak bu gezinin ruh halini ne anlatıyor derseniz. Galiba Nazım Hikmet'in aşağıdaki şiiri diyebilirim...

Basit yasayacaksin. Basit... 
Mesela susayinca su içecek kadar basit. 
Dört çikacak, ikiyle ikiyi çarptiginda. 
Tek dügmesi olacak elindeki cihazin; 
Tek bir dügme, tek bir cümle gibi... 
Sevince lafi dolandirmadan söyledigin "seni seviyorum" gibi. 
Basit bir öpücük yetecek sana... 
Basit, sicak bir öpücük; 
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düslerin. 
O öpücük için yapacaksin hayatinin kavgasini, 
Öpücük için yiyeceksin hayatinin dayagini. 
Kabak çekirdegi verecek sana rakamlarin veremedigi mutlulugu. 
El yazisiyla yazilmis egri bügrü bir mektup olacak 
en degerli kagidin-hep yaninda tasidigin, atmaya kiyamadigin. 
Iki harekette giyiniverecek, 
iki harekette soyunuvereceksin. 
Kisacik olacak uyanman, ve yola çikman arasinda geçen süre; 
Kisacik olacak sicacik kollara dolanman ve 
Kendin bile anlayabileceksin yazdiklarini; 
bakislarin bile anlatabilecek kendini. 
Beklentilerin de basit olacak: 
Kaf Dagi'nin önünde bekleyecek mutluluklar. 
Bir islikta bulabileceksin en uzun dostluk romanini; 
ya da bir damla gözyasi yasatacak sana en ucuz romanini; 
Pankreasinin sagligina dua edeceksin kapatirken gözlerini. 
Zafer isareti yapacaksin tuvaletten çikarken. 
Bir kasarli tost olacak aradigin nasil oturacagini bilemedigin sofrada, 
parmaklarin en kiymetli çatalin. 
Yine, ayni parmaklar çözecek en karmasik denklemleri. 
Iskenderi'in kilici duracak avukat rehberinin yaninda. 
Bir filarmoni orkestrasi veremeyecek sana 
kontrplak bir gitarda dogru basilmis bir fa diyezin mutlulugunu 
Makyaji ilk "a"sina kadar bilmen yetecek. 
temizlik kokacak en pahali parfümün. 
"Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediginde ve 
çok normal olacak "bilemeyesin". 
Tek dereden su getirmen yetecek, 
bir "istemiyorum" diyebilmeye, 
Ne durdugu farketmeyecek abanin altinda. 
Saatin, sadece saati gösterecek, 
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksin, 
Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hizli "sayan" 
Basit yasayacaksin, basit. 
Sanki yasamin bir gün sona erecekmis gibi basit...
Çay simit ve peynirle 

Nazim Hikmet Ran


Hola! Barcelona! 29 Haziran - 2 Temmuz 2015

"Genel olarak geziler sonrasında hazırladığım nerede kaldım, ne yedim, nerelerde yedim, nereleri gördüm gibi bir düzende yazmayacağım Barselona'yı... Çünkü bence burası sokaklarında kaybolunarak, yüreğin seni nereye götürüyorsa oraya giderek orada durarak gezilecek bir şehir." 
Elbette ben de gelmeden önce blogları şöyle bir okudum ve kendime görmeden dönme listesi yaptım ama buraya gelince burayı çok da fazla plan yapmadan yaşamanın çok daha keyifli olacağına karar verdim. 

O nedenle, görmeden dönmeyin denen pek çok yeri belki görmeden döneceğim ama zihnimde ve ruhumda güzel bir tatla.

Şimdi Barselona'ya dair dolaşırken aldığım bazı notlar:

  • Barselona yeşil ile büyük bir şehrin ve tarihin buluşması gibi. Doğa şehre o kadar hakim ki şehirde değilmişsiniz gibi hissediyorsunuz. 
  • TAPAS: Yemeğin lezzeti biraz da ruh halinde gizli. Ayakta yenen bir yemek iyi bir ruh hali ile birleşirse Barselona'da bir tapas restaurantındasınız demektir.
  • Sagrada familia çok ihtişamlı bir kilise. Ben dini o derece büyük bir ihtişam ile örtüştüremiyorum. Tanrıya olan sevgiyi ve inancı göstermek için de o büyük ihtişama gerek olduğuna inanmıyorum. Ama gördüğüm o büyük ihtişamlı kilisenin arkasında büyük, zihni zorlayan bir İLHAM gördüm ve o kişinin o ilhamı Tanrı düşüncesinden aldığını düşününce Sagrada familia benim için daha ilginç oldu. Ne anlatmak istediği ile ilgilenmeseniz bile nasıl anlattığına kayıtsız kalmanız imkansız.
  • Gaudi hayal gücünün mimari ile buluşması ama mimarinin bizim görmeye alışık olduğumuz keskin çizgilerine, planlarına inat hayalin gücünü kaybetmemesi gibi. 
  • Park Güell, beni harika bir manzara eşliğinde hayal dünyasına götürdü. 
  • 2. günün sonunda tapas yemenin raconuna alışabildim. Ciudad Condal'da yarım litre sangria eşliğinde... Barselona tapas cenneti ve bence tapas bizim yeme zevkimize çok uygun. Özellikle tek kişi yolculuk yapıyorsanız küçük porsiyonlar ile bir sürü şeyi tadabiliyorsunuz. 
  • Kararlar kararlar: Barselona'da karar verdim; bundan sonra hiçbir şehri koştur koştur gezmeyeceğim. Aman şehirdeki görülmesi gereken her yeri göreyim diye çıktığımız tatilleri bir koşuşturmacaya çeviriyoruz. Bir yerdeki herşeyi görmemiş olmak bir kayıp değil; o şehri tekrar görme nedeni olabilir ancak!
  • Barselona beni gerçek hayattan çekip çıkardı sanki; tam da istediğim gibi!!!
  • Sangria içtikçe dünyanın umrunuzda olma düzeyi düşüyor. (Bu kötü açıklamalar da Sangria'nın suçu :) )
  • Barselona insana kendini devamlı aç hissettiren bir şehir. Tam doydum derken son lokmanın lezzeti ile tekrar acıkıyorsunuz.
  • Ve İzmir'de bir tapas partisi vermek şart oldu dedirten şehir (NOT: O partiyi verdim :) 

"Evdeki Tapas Party" :)
  • Burada en zevk aldığım şeylerden biri ara sokaklarda kaybolmak ve keşfetmekti.
  • Barselona hayata verilen bir mola gibi ve hayatı dibine kadar hissettiğin...
  • Plaça Reial'de havuz başında içtiğim yarım litre sangrianın hafif baş dönmesi ile oturuyorum. Gaudi tasarımı sokak lambaları beni düşündürüyor. Barselona o kadar Gaudi kokuyor ki an gelmiyor ki onunla ilgili birşey düşünmeyin. 



"BARSELONA'DA KENDİMİ HEP BİR FİLM KARESİNDE GİBİ HİSSEDİYORUM." 1.7.2015