Bu Blogda Ara

7 Temmuz 2014 Pazartesi

Sakız Notlarıma Ek...

Sakız Adası notlarıma ufak bir ekleme yapacağım bugün...

Diğer Sakız Adası notlarım için http://oozgen.blogspot.com.tr/2012/10/chios-sakz-gunlugu.html

5-6 Temmuz 2014'de yaptığım Sakız gezisi hep gittiğim gördüğüm Pirgi ve Mesta köylerini yeniden görmemi sağladı. Bence bir iki kere görülmüş olsa da aradan zaman geçip tekrar görüldüğünde aynı beğeni hissini hep yaratıyor bu iki köy. Köy gezilerinden sonra biz kızlar kendimizi deniz kenerına attık ve Mavra Volia diye bilinen sadece siyah taşlarla kaplı plaja gittik. Plajda küçücük bir kafe var onun dışında şezlong şemsiye vs. bulmanız mümkün değil. Biz gittiğimizde saat 17.00 civarıydı. 4-5 grup dışında kocaman sahilde kimse yoktu. Gün boyunca ısınan siyah taşlar sırtınıza masaj yapıyor uzandığınızda; denizi de hemen derinleşiyor; bol çakıl taşlı ama pırıl pırıl... Açıkcası ben çok beğendim ama her zevke hitap etmeyebilir.

Bu notu aslında bu gezide tanıştığım iki şey için yazıyorum. Biri Ozbar; diğeri de Paralia ton Glaron (Glari Plajı)...
Ozbar, sahilde değil. Sakız sahilinde genelde eller havaya tipi club/barlar var... Popüler müzikler çalıyorlar. Ozbar içeride merkezde, tarif etmem mümkün değil. Merkeze gidip sorarak bulabilirsiniz, ya da müziğin sesine kulak verebilirsiniz. Mekan küçük, sevimli... Müzikler harika... Bildiğiniz parçaları farklı soundlarda duyuyorsunuz. Bence eller havaya yapmak istiyorsanız da öncesinde bir kokteyl için uğrayıp kulağınızın pasını silebilirsiniz.
GLARİ PLAJI

Glari Plajına gelince merkezden 9 km. uzakta, kuzeyde; Mersinidi manastırını geçince 200 m. ileride küçücük bir koy (Η παραλία των γλάρων βρίσκεται 9 χλμ βόρεια της πόλης της Χίου, κοντά στο Μερσινίδι. Είναι μία από τις ωραιότερες και πιο κοσμοπολίτικες παραλίες του νησιού). Deniz harika, işletme tertemiz. 2 Euro şezlong'a verip; 2.5 Euroya Frappe'nizi içebilirsiniz. Çeşme'de üzeri güneş yağı kaplı bir denize 30 TL giriş vermektense burada güzel müzik dinleyip şezlongda uzanıp, pırıl pırıl bir denize girip size insan gibi davranılan bir yerde keyif yapabilirsiniz. Tek cümleyle "Pazar günü için ideal" diyeyim. Geceleri de club gibi olduğunu söylüyorlar ama yol biraz virajlı, içmeyen bir kurban varsa yanınızda gidebilirsiniz. :)



3 Temmuz 2014 Perşembe

Ve Gaziantep Macerası Başlasın!

17 Haziran 2014 PC 2450 İzmir ADB- Gaziantep GZT Gate 242, 22F, 10:40

Bu Gaziantep gezisini 19. Ulusal Pazarlama Kongresi nedeni ile yapıyorum. O nedenle, bir şehir gezgininin notlarını bulamayacaksınız... Benimkisi sunumlar arasında Gaziantep hakkında az da olsa fikir edinmek için koşarcasına şehri gezen birinin notları olacak.

Öncelikle biz DEDEMAN CONVENTION HOTEL'de kaldık. Odaları çok güzeldi. İş seyahati için ideal bir otel bence... Fakat yemeklerinin yüksek Gaziantep beklentisi içinde olan müşterileri için çok başarılı olduğunu düşünmüyorum. Herşeyi hoşgörülebilirdi de bu gezi için bizlere en büyük dezavantajı şehre olan yaklaşık yarım saatlik uzaklığıydı. Otelden şehre minibüs var ama yine de niyeti Gaziantep'i gezmek olan birine ben Gaziantep içinden bir otel öneririm.
Genel olarak konuşmalar arasında 1885 yılında Halep Valisi Cemil Paşa'nın emri ile inşa edilen ŞİREHAN Otel'in adı telaffuz edildi. İpekyolu üzerindeki en büyük kervansaray olarak tanımlanıyor bu otel kendi Web sitesinde. Mayıs 2013'de restorasyonu tamamlanıp hizmete açılmış. Denememiş olmak ile birlikte tarihi koklamak için iyi bir seçenek olabilir diye düşündüm.

Gaziantep'de Yeme-İçme

Gaziantep ve yemek deyince akla kebap ve baklava geliyor. Kebap ve baklava denince de en bilinen isim İmam Çağdaş. Ama gezi sırasında has bir Gaziantepli'nin kebap ya da baklava yemek için İmam Çağdaş'ı pek tercih etmediğini öğreniyorum. Ama merakıma engel olamayıp burada bir lahmacun, ayran ikilisi denediğimi de söylemeliyim. Ben bir "kebap aşığı" değilim o nedenle kalitesi konusunda yorum yapamam ama benim damağıma oldukça lezzetli geldiğini söyleyebilirim.

Gezilerle ilgili en önemli şeyin "önerilere kulak kabartırken" öncelikle "kendiniz deneyimlemeden karar vermemek" olduğunu düşünüyorum. Çünkü zevkler farklılaşıyor ve size çok keyifli gelen birşey başkasına hiç bir tat vermeyebiliyor. 

BAKLAVA İÇİN ÖNERİLER: KOÇAK

Türk Lokumuna rakip Türk Baklavası Özge... :)
İçeri girer girmez insanı saran bir tereyağı kokusu var. Altın sarısı baklavalar göz kamaştırıyor. Baklavanın pırıltılı sarısı ve antep fıstığının yeşili arasındaki uyum harika. Lezzet 10 numara beş yıldız. Dolama, havuç ve şöbiyet. Ben en çok şöbiyeti beğendim...

En çok adı geçen yiyecekler: Antep fıstığı, kırmızı biber, dolma baharatı, köfte baharatı, baklava, şöbiyet, havuç, yuvalama, Balcan Kebabı (Patlıcan Kebabı), haşhaş kebabı.

Yuvalama hakkında azıcık konuşayım. Ben bu yemeği otelde deneme şansı buldum o nedenle geleneksel bir Antep yemeği olan "Yuvalama"yı beğenmemiş olmamı bir kriter olarak kabul etmek doğru olmaz. Hazırlaması çok zahmetli olan bu yemeği "Yuvalama Çorbası" diye adlandırdığınızda Antepli kadınlar bozlurmuş ve çorba değil yemek dermiş. Bu gerçeği bilin ve denemeden dönmeyin bence.

Birkaç restaurant ve kebapçı önerisi: Tekrarlıyorum kendi deneyimlerim olmadığı için güvenilir diyemem ama sohbetlerde adını duyduğum bir iki mekanı söyleyeceğim: Aşina, Bayazhan, Sahan, Küşlemeci Halil Usta

20 Haziran Cuma - HALFETİ-RUM KALE GEZİSİ

Gitmeden önce gitsem mi acaba gitmesem mi dediğim ama gidince iyi ki gelmişim diye düşündüğüm yer oldu Halfeti... Halfeti, Fırat'ın kıyısında küçücük bir köy. 1999 yılından itibaren yerel halktan insanlara kaptanlık eğitimi verilip takalar ile turistik geziler düzenlenmeye başlanmış Fırat'ın üzerinde. Tekne gezisinde son durak SAVAŞAN KÖYÜ. Köyün camisi Fırat nehrinin suları altından kalmış ve sadece minaresi görünüyor. Turun en etkileyici görüntülerinden biri buydu benim için.

Burada biz yemek molasını Çeşm-i Han restaurantta verdik. Haşhaş kebabı denenebilir. Ama lezzetin ya da genel ortamın eh işte olduğunu söylemeliyim Çeşm-i Han'da.

Bu arada Fırat nehri görüntüsü ile devamlı denizi çağrıştırıyor. Antep'de olduğumuzu bilmesek bir sahil kasabasında olduğumuzu düşünebiliriz.

Gaziantep Halfeti arası yaklaşık 100 km ve 1,5 saat. Halfeti yolu üzerinde Kelaynak Kuşları'nı (BALD İBİS) görmek üzere duruyoruz. Dünyada sadece Türkiye'de (Birecik/Urfa) ve Fas'da az sayıda koruma altında Kelaynak bulunuyormuş. 36 yıldır Türkiye'de koruma altında bulunan Kelaynaklar ağır tarımsal kimyasallar nedeni ile büyük zarar görmüşler ve sayıları 9'a kadar düşmüş. Şuan ise koruma sonucunda 162 adet Kelaynak var. Bir aileden yılda bir kere 4 yumurta elde ediliyor. 28 günlük bir kuluçka süresi var. 5 yıl boyunca üremiyorlar ve ilk 5 yılın sonunda ergen düzeyine ulaşıyorlar. Bu işe gönlünü vermiş olduğu görülen Mustafa Bey tüm detayları içtenlik ve heves ile anlatıyor.

GAZİANTEP'DE ALIŞ-VERİŞ

Kutnu Kumaş: Ben çok beğendim özellikle masaörtüsü olarak dekoratif amaçlı kullanım için çok güzel. Bakırcılar çarşısındaki KÜBBÜŞAH'a bakabilirsiniz.

Bakır: Bakırcılar Çarşısı ve etrafında yüzlerce çeşit var. Eminim çok özel ustalar ve çalışmaları da vardır ama turistik alan içinde olan herşey birbirinin aynı gibi. Ama elbette bakır ve bakırcılar çarşısı Gaziantep'in simgesi.

Baharat: Heryerde çok çeşit ver. Biz alışverişimizi tavsiye üzerine ZEYTİN HAN'dan yaptık.

Gaziantep Peyniri: Köy peynirinin biraz tuzlusu gibi. Benim damak tadıma çok uyduğunu söyleyebilirim.

Kahve: Tahmis Kahvesi en ünlü yer. Gece 11.30-12.00'ye kadar açıktı. En değişik/ünlü kahvesi MENENGİÇ KAHVESİ. Yarım yağlı sütle az şekerli yapılan bir kahve. İtiraf etmeliyim ki ben bitiremedim ve hiç de sevmedim. Üzerine şekersiz bir Türk kahvesi söyleyip "İşte kahve budur!" dedim.

Gümrük Han'da fincanda pişen dibek kahvesi de kahve sever birisinin denemesi gerekenlerden...

EN SONA GAZİANTEP'İN EN GÜZELİNİ BIRAKTIM!!! Zeugma Mozaik Müzesi

Zeugma, MÖ 300 civarında Büyük İskender'in generallaerinden biri tarafından kurulmuş antik bir şehir. Bugün Gaziantep ilinin Nizip ilçesine 10 km uzaklıktaki BELKIS köyü eteklerindedir.

Türkiye'de gördüğüm en modern ve etkileyici müzelerden biri Zeugma Mozaik Müzesi. Dünyanın bir numaralı mozaik müzelerinden birisi ve iyi bir rehber eşliğinde tadı damakta kalan bir tur. Işıklandırma, sergileme, bilgilendirme ile adeta o döneme gidiyorsunuz müzenin içerisinde.


Çingene kızı olarak bilinen Mainad Mozaiği 2. katta ve karanlık bir odada sunulan mozaik, çingene kızın bakışlarına odaklanmak için tasarlanmış.

Bir başka beni etkileyen mozaik ve hikaye de... Efsaneye göre Psyche, bilinmeyen bir ülkede yaşayan, eşsiz güzellikte bir prensestir. Psyche o kadar güzeldir ki onu bir kez gören erkekler tanrıça Afrodit'e tapınmaktan vazgeçerler. Afrodit bu duruma çok bozulur, oğlu Eros'a bu kızı dünyadaki en çirkin adama aşık etmesini emreder. Ne var ki Eros'un oku bu kez kendi yüreğine isabet etmiştir. Eros, Psyche'yi başka bir adama aşık edeceği yerde, kıza kendisi aşık olur ve meltem (batı rüzgarı) tanrısı Zephyros'un da işbirliği ile kızı yanına, kimsenin bilmediği bir saraya kaçırtır. Ölümlülerin bir tanrının yüzünü görmeleri yasak olduğundan Eros, kimliğini Psyche'den gizli tutar ve ona kendisine asla bakmamasını söyler. Birlikte oldukları oda bu yüzden her zaman kapkaranlık tutulmaktadır. Derken günün birinde Psyche, Eros'tan, çok özlediğini söylediği kızkardeşleri ile kendisini görüştürmesini rica eder. Eros buna razı gelir. Fakat saraya gelen kızkardeşler, görkemi karşısında küçük dillerini yuttukları sarayda yaşayan kardeşlerini ölesiye kıskandıkları için, Psyche'nin aklına olmadık kuşkular, meraklar sokarlar. Bir kahin, kızlara Psyche'nin kocasının bir canavar olacağını söylemiştir. Psyche işittiği bu laflar neticesinde içini kemirmeye başlayan meraka yenik düşerek bir gece, yanında uyumakta olan Eros'un yüzüne ışık tutar. Zavallı kız, gözlerinin önünde çirkin bir yılan değil de dünyanın en yakışıklı gencini görünce öylesine büyülenir ki aşkın verdiği dalgınlıktan, elindeki kandilden birkaç damla yağı Eros'un üzerine damlatır. Eros, büyük bir aldatılmışlık duygusu ve hayal kırıklığı içinde uyanır, durumu anlar anlamaz da sarayı terk eder. (Not: Hikayeyi tam hatırlayamadığım için http://yunanmitolojisi.com/tags/ask-tanrisi.html adresinden aldım)

"BİLİNMEZİ BİLİNİR KILMA; BİLİNİRSE AŞK OLMAZ"












1 Temmuz 2014 Salı

Defalarca Gitsem Bıkmayacağım Şehir NEW YORK!

Öncelikle New York için kısa bir tanımlama yapmalıyım. "Benim için defalarca gitsem bıkmayacağım şehirlerden biri..." 

5 Nisan 2014 Cumartesi Türk Hava Yolları (THY) ile New York yolculuğuma başlıyorum...

 THY ile İstanbuldan direkt New York'a uçuyoruz. Gece havalimanına 24.00 civarında indiğimizde Super Shuttle kurtarıcımız oldu. 24 saat hizmet sunun Super Shuttle ile havalimanından otelimizin önüne kadar transfer edildik. Kişi başı ücretimiz 18.50 $'dı. Çok ucuz değil belki ama kesinlikle sorunsuz. Welcome Center'in oradan bir telefon ile çağırıyorsunuz. Gelip sizi bulunduğunuz yerden alıyorlar. Web sayfasından rezervasyon da yaptırabilirsiniz. Pek çok kişi tek tek adrese teslim edildiği için havalimanı otel arasında 2 saate yakın bir zaman kaybettiğinizi belirtmeliyim.

6 Nisan 2014 Pazar 
CAFE BENE - (1611 Broadway New York) Kahve molası ya da kahvaltı için Times Square'deki güzel mekanlardan biri. Biraz pahalı (Americano 2,50$ - Vegetable Focaccia 4,25$ - Water 2,49$ ) ambiansı bence çok hş. Özellikle arka taraftaki kütüphane olarak tasarlanmış alanı mutlaka görmelisiniz. Keyifli sohbet molası için benden ambiansı ile puanları topluyor.

TIMES SQUARE - İnsan New York'da kendini bir Hollywood filminde oynuyormuş gibi hissediyor. Times Square'de ise bir pazarlama kitabının sayfalarında dolaşır gibisiniz. Meydan büyüleyici; bir pazarlama hocası olarak ben "THIS IS MARKETING!!!" dedim; bunu da "PAZARLAMANIN DİBİ" diye Türkçeleştirdim. Derslerde anlattığımız herşey dile gelmiş gibi Times Square'de...




7 Nisan 2014 Pazartesi


EATALY - (200 5th Avenue at W23rd Street) - Burası için sloganım "Beni buraya gömün!" İstanbuldaki Eataly'i görmedim ama burada konseptin daha erişilebilir (herkesin gidebileceği) olarak konumlandırıldığını söyleyebilirim. Kahveden harika tatlılara, balıkdan ete, sebzeden pizzaya, makarnaya, peynire kadar herşey var. Şarap ise olmazsa olmaz. Hem market hem de çok şık bir restaurant... Biz pazartesi akşam 10.30'da gittik; pizza/makarna bölümünde birşeyler yiyelim dediğimizde 1.5/2 saat beklersiniz dedi. Beklemeye değer mi bence o ambiansı hissetmek için değer.

New York'da yemek yenecek en güzel alternatiflerden biri... Benden 5 yıldızı aldı, yürümeye, beklemeye ve biraz da yüksek fiyatına rağmen...

Not: Times Square civarında konaklıyorsanız 25 blok kadar yürümeniz gerekiyor; bu da hızlı tempoda bir saatlik yol demek. Eataly içindeki et, balık, pizza, makarna gibi ana restaurantlara değil de meydanda bistrolarda birşeyler atıştırmak isterseniz sıraya girmiyorsunuz. İlk gördüğünüz masaya oturabilirsiniz.

Ne denedim? Traditional Fresh Mozzerella with Basil and Extra Virgin Oil THE CLASSIC ve MORELLINO DI SCANSANO 2011 Red Wine

Eataly'nin kesinlikle ruhuma hitap ettiğini söylemeliyim (En azından New York versiyonunun)



8 Nisan 2014 Salı

BROOKLYN KÖPRÜSÜ - Bir önceki geldiğimde uzaktan görmüş ama üzerinde yürünebileceğini bilmediğim için yanından geçip Wall Street'e gitmiştim. Bu sefer Ömür Hocam ile birlikte Grand Central'a gittik. Oradan Metro Card'ımıza para yükleyip City Hall (D-E Line'ı) istasyonuna gittik. İnip 11 EYlül olayının yaşandığı World Trade Center'ın bulunduğu GROUND ZERO diye adlandırılan alanı görüp Brooklyn'e doğru yürüdük.

Köprüye gitmeden önce Starbucks'a uğrayıp kahvenizi almanızı kahvenizle keyif yaparak köprüde yürümenizi tavsiye edebilirim. Ben öyle yaptım. Harika bir yürüyüş alanı... Köprüde Manhattan'dan Brooklyn'e yürürken her geriye dönüp baktığınızda sizi harika bir manzara bekliyor. Gerçekten beni etkileyen yerlerden biri oldu. Uzaktan Özgürlük Heykelini bile görmek mümkün...

AMERICAN MUSEUM OF NATURAL HISTORY - Doğal tarihi ve insanlık tarihini gözler önüne seriyor. Ama ben özellikle Dinosaurous Hall için gittim ki gerçekten çok güzeldi. İnanılmaz büyüklükteki dinazor ve hayvan iskeletlerini görmek mümkün müzede...







9 Nisan 2014 Çarşamba

VE HARD ROCK CAFE NEW YORK'dayım...

Öncelikle söylemeliyim ki bu benim ilk Hard Rock Cafe deneyimim. :) Ama bence daha önce kesinlikle denemeliymişim. İlk deneyimin New York'da olması iyi oldu; çünkü şehrin ruhu ile Cafenin asi ve rahat ruhu birbirine çok uyumlu. Oturmak için uzun bir sıra vardı ama barda oturmak için kural "First come first serve" ve barda oturmak bence masada oturmaktan daha keyifli...
Yemek tercihim kızarmış tavuk parçaları ve Budlight oldu... Bira zaten olmazsa olmaz!!!
"Being a rock star has its privileges"
New York Times Square'de görülmesi gereken yemek yenecek noktalardan birisi...

Ve bugün 10 Nisan 2014 Perşembe... Kendimi artık bir NEW YORKER olarak hissetmeye başladığımı söyleyebilirim. Cafe Clementine SOHO'dan Ground Zero'ya doğru yürürken dinlenme noktam olan yerel küçük cafe.... Pencereden sokağa bakan bir bistroda kahvemi yudumluyorum...

VE OLMAZSA OLMAZ ALIŞVERİŞ ÖNERİLERİ

WOODBURY COMMON PREMIUM OUTLET - Tüm markaları bir arada bulabileceğiniz bir outlet burası. Sabah 10.00'da açılıyor ve 21.00'da kapanıyor. 7.15'fden itibaren Gray Line'ın otobüsleri var. Yaklaşık her yarım saatte bir de otobüs kalkıyor. Başka firmaların shuttle'ı da var. Ben Gray Line'ı kullandım. Gideceğinizden en az 15 dk. önce kapıda olmanız iyi olur kuyruk oluyor. Dönüşte de son otobüse kalmamanızı öneririm. Yaklaşık 1 saatlik yol deseler de 8.15 servisim 9.50'de Woodbury'de oldu. Dönüşte ise 16.10 servisim 18.30'da New York'daydı. Yani New York'da trafik her zaman süpriz yapabilir.

CENTURY 21 - Kesinlikle New York'da uğranması gerek. Ground Zero / World Trade Center / Cortlandt St. / City Hall istasyonlarından çok yakın. Çanta, valiz, gözlük, saat almak için ideal...

SON OLARAK JFK TERMİNAL 1 ile ilgili bir iki şey söyleyeyim. Akşam/gece uçuşunuz varsa ve biraz da önce havalimanına ulaştıysanız iyi bir kahve içecek; adam gibi birşeyler yiyecek bir şey yok. Özellikle pasaport kontrolden sonra (ki ben pasaport kontrolün bile pasaport kontrol olduğunu anlamakta zorlandım) tam bir hayal kırıklığı. Aç iseniz Starbucks'a, Pret a Manger'a uğrayın, yanınıza birşeyler alın öyle gidin.

Dönüşte havalimanına giderken yine Super Shuttle'ı kullandık. Şehirden çıkmak (dolaşıp pek çok kişiyi aldığı için) epey zaman aldı; havalimanına 2 saatte ulaştık. Shuttle kullanırken bunu göz önünde bulundurmayı unutmayın...

Bir dahaki New York gezisinde yapılacaklar...

  1. Times Square 
  2. Eataly
  3. Hard Rock Cafe
  4. SOHO'da bir cluba gitmek ya da TAKA TAKA'da yemek
  5. Blues/Jazz dinlemek
  6. Broadway
  7. Central Park çevresini keşfetmek
  8. Central Park'da sabah sporu
  9. Roof Bar
  10. Empire State
  11. Biftek yemek
  12. Don't tell mama! da birşeyler içmek...


26 Ocak 2014 Pazar

Zordur Ruhun Köprülerini Atmak...

"Zordur köprüleri yakmak... Sıradan sabahların mahmurluğuna alışmışlar için, bir şafak vakti aniden geçmişinden ve bugününden vazgeçmek ve içinde her nasılsa saklanmayı başarmış bir ya­rın heyecanının kanadına tutunarak havalan­mak cesaret ister. Kurulu düzen öylesine rahat, öylesine huzur doludur ki, ruhuna gömülü ço­cuğu, yıllarca kınında beklemiş keskin bir kılıç gibi uyandırıp dörtnala ileri atılmak, yaman bir karara dönüşür.
Zordur insanın onca zaman, bunca emekle kurduğu ne varsa hiçe sayıp, mağlup ama mağ­rur bir komutan edasıyla yeni seferlere niyet­lenmesi... Bugüne yenik düşenler, yarını sade­ce hoş bir hayal olarak düşleyip, dünde yaşar­lar. Bedel ödemeyi göze alanlar ise, yelkenleri atlastan ge­milerle, arkalarında külden köprüler bırakarak meçhul bir istikbale doğru dümen kırarlar..." Can Dündar

Ruhunuzun köprülerini atacak cesareti bulmanız ya da birbirinize köprüleri atacak cesareti vereceğiniz bir kişi ile el ele tutuşup o köprüleri birlikte atmanız dileklerimle... 

Ben mi?

Köprünün ucunda bekliyorum...